Bir kişinin ölümüyle birlikte geriye bırakmış olduğu ve mirasçılara geçebilen değerlere kısaca miras denmektedir. Mirasbırakanın ardında bıraktığı mirasın içerisinde aktifler olabileceği gibi pasifler de bulunmaktadır. Mirasbırakanın sahip olduğu  taşınmazları , taşınırları, üçüncü kişilerde bulunan ölüm ile sonlanmayan hakları ve dahi borçlarının tamamı mirası meydana getirmektedir. 

 

Kişinin ölümü ile birlikte miras bir bütün olarak (kül halinde) mirasçılarına geçer. Mirasçılar çeşitli sebepler ile mirası kabul etmek istemeyebilirler. Yaygın olarak mirasçıların;  terekenin borca batık olması yani mirasbırakanın, taşınır- taşınmaz mallarının ve haklarının borçlarını karşılamaya yetmemesi halinde, mirasın kendisine bir fayda sağlamayacağı düşüncesi ile mirası reddettiği görülmektedir. Diğer bir sebep mirasçı  kendi yasal mirasçılarına kendisine intikal eden mirasın intikalini sağlamak amacıyla da reddedebilmektedir veya mirasbırakan ile ölmeden önce yaşadığı kişisel husumetler ile mirası kabul etmemek adına da mirası reddetmektedir. Görüleceği üzere yaşayan insan sayısı kadar mirasın reddi sebebi olabilir. Mirasın gerçek reddini sağlamak isteyen mirasçıların herhangi bir sebebe dayanması gerekmekmez.

 

Yazımızda yalnızca TMK madde 605/1'de düzenlenen mirasın gerçek reddi üzerinde durulacaktır. Maddenin ikinci fıkrasında yer bulan mirasın hükmen reddi hakkında ise '' Mirasın Hükmen Reddi Nedir?'' adlı yazımızdan faydalanabilirsiniz.

 

Mirasın Gerçek Reddi Nedir?

 

Mirasbırakanın ölümü ile miras kül halinde - aktif ve pasifleri ile birlikte- yasal ve atanmış mirasçılara hiçbir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden geçer. Birden fazla mirasçının bulunduğu durumlarda mirasçılara geçebilecek tüm değerler üzerinde mirasçılar elbirliği ile malik olurlar. 

 

TMK madde 599- Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.

 

Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.

 

Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler. 

 

Mirasa bir bütün olarak sahip olan mirasçılar çeşitli sebeplerle mirasbırakanın ardında bıraktığı bu bütündeki (tereke) haklara sahip olmak istemeyebilir,  borçlarından sorumlu olmaktan kaçınabilir. Örneğin yaşadığı süre zarfında hiçbir taşınırı - taşınmazı, ortağı olduğu bir şirketi - ortaklığı, finans kuruluşlarında bir malvarlığı değeri bulunmayan mirasbırakanın yüklü miktarda kullanmış olduğu krediler dolayısıyla alacaklı konumunda olan banka, borcun tahsili için mirasçılara başvuracaktır. Bu aşamada mirasbıarakanın borçlarından sorumlu olmak istemeyen mirasçıların başvuracağı yöntemlerden bir tanesi mirasın gerçek reddi davası açmaktır. 

 

Mirasın Reddi Nasıl Sağlanır?

 

Yasal veya atanmış mirasçılar mirasın gerçek reddini sağlamları için herhangi bir sebeple bağlı değildir. Ancak mirasın gerçek reddini sağlamak isteyen mirasçıların bu beyanını belli bir süre içinde, doğru makama ve doğru bir şekilde iletmeleri gerekmektedir. 


Mirasın Reddi Hangi Sürede Yapılmalıdır?

 

Mirasın gerçek reddini sağlamak isteyen mirasçılar red beyanını hak düşürücü süre içinde beyan etmleri gerekmektedir. Bu durum Türk Medeni Kanunu madde 606'da düzenlenmiştir. 

TMK madde 606; Miras, üç ay içinde reddolunabilir.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.

 

TMK madde 606'da düzenlendiği üzere mirasın gerçek reddini (redd-i miras) sağlamak isreyen yasal ve atanmış mirasçılar üç ay içinde red beyanını sulh hukuk mahkemesine iletebilirler. Peki mirasın gerçek reddini sağlamak için (redd-i miras yapmak için) üç aylık süre ne zaman başlamaktadır? Bu soruya her mirasçı için mirasbırakanın ölüm tarihidir  şeklinde cevap vermek mümkün değildir. Mirasın reddiinin düzenlendiği Türk Medeni Kanunu'nu  605-618. Maddeleri arasında birden fazla süre başlangıcı olduğunu görmek mümkün buna göre;

 

A. Yasal Mirasçılar İçin Üç Aylık Sürenin Başlangıcı 

 

TMK madde 606/2 Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.

 

İlgili düzenlemeye göre yasal mirasçılar için süre üç aylık hak düşürücü süre mirasbırakanın ölümüyle işlemeye başlayacaktır. Ancak yasal mirasçı kendisinin mirasçı olduğunu, mirasbırakanın ölüm tarihinden daha sonraki bir zamanda öğrenmişse, süre ölümle değil öğrenme ile işlemeye başlayacaktır. Örneğin Ahmet Bey'in vefatı  ile eşi Ayşe Hanım ve oğlu Mehmet Bey yasal mirasçı olarak kalmış olsun. 01.01.2024 tarihinde vefat eden Ahmet Bey'in yasal miirasçıları 01.04.2024 tarihine kadar mirası reddettiğini beyan etmesi gerekmektedir. Diğer bir ayrım ise mirasçılık sıfatının öğrenilmesi anıdır. Buna göre üzere mi Mehmet Bey'in de mirasbırakandan önce öldüğü, kendi kızı Zeymep Hanım2ın ise hem babsının hem de dedesinin ölümünden bir yıl kadar sonra öğrendiğini varsayımında altsoy (torun) Zeynep Hanım için ret süresi ancak mirasçılık sıfatını ve öğrenmesi ile birlikte başlayacaktır. Görüleceği üzere mirasçılık sıfatını kazandığını ve ölümü öğrendiği tarihten itibaren üç aylık ret süresi başlamaktadır. 

 

Mirası reddetmek isteyen yasal mirasçının ret beyanı hak düşürücü süre olan üç ay içinde sulh hukuk hakimine ulaşmak zorundadır. Üç aylık sürenin hak düşürücü olduğıunun ve Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından re'sen gözetildiğinin altını çizmekte fayda olacaktır. Son olarak üç aylık sürenin son günü tatil gününe denk gelirse tatilin ertesi günü son gün olacaktır. 

 

“ Mirasın reddi (gerçek ret), mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir. Sulh hakimi, sözlü veya ret beyanını bir tutanakla tespit eder. (TMK.m.609) Miras, üç ay içinde reddolunabilir. (TMK.m.606) Mirasbırakan Leman 9.10.2009 tarihinde vefat etmiş, miraçısı olan davacı ise 11.1.2010 Pazartesi günü hakim havalesi bulunan dilekçesiyle mirası kayıtsız ve şartsız reddettiğini bildirmiştir. Mirasbırakanın ölüm tarihine göre, mirası ret için yasada öngörülen üç aylık sürenin son günü 9.1.2010 günü Cumartesi olduğundan, süre tatilin bitimindeki ilk mesai günü olan 11.1.2010 Pazartesi günü sona erer. (HUMK.m.161, 162) Davacı, üç aylık sürenin son günü hakim havaleli dilekçesiyle mirası reddettiğini bildirdiğinden, başvuru süresindedir”( Yargıtay 2. HD 20.09.2010 T. 2010/3808 E. ve 2010/14854 K. )

 

Özetle yasal mirasçılar mirasbırakanın ölümünü öğrendiği tarihten itibaren üç ay içinde mirasın reddi beyanında bulunması gerekir. Diğer bir durum ise mirasçı, mirasçılık sıfatının sonraki bir tarihte öğrenmiş ise bu durumda mirasçılık sıfatını öğrendiği tarihten itibaren üç ay içinde ret beyanını Sulh Hukuk Mahkemesi'ne iletmesi gerekmektedir. Mirasçı eğer ölüm tarihinden daha sonraki bir tarihte ölümü veya mirasçılık sıfatını kazandığını iddia ediyorsa bunu ispat etmesi gerekmektedir. Aksi halde ölüm tarihi üzerinden üç ay geçmekle mirası reddetme (gerçek ret) yapma hakkını kaybedecektir. Bu tarihten sonra mirasçı ancak şartları varsa mirasın hükmen reddi usulü ile mirasın reddini sağlayabilecektir.

 

B. Atanmış Mirasçılar İçin Üç Aylık Sürenin Başlangıcı

 

Atanmış mirasçılar tıpkı yasal mirasçılar gibi üç aylık süre içinde herhangi bir sebep belirtmeden mirası reddedebilirler. Ancak atanmış mirasçılar açısından üç aylık ret süresinin başlangıcında bir takım farklılıklar bulunmaktadır. 

 

Vasiyetname ile atanan mirasçılar için ret süresinin başlangıcı Türk Medeni Kanu madde 606/2 'de düzenlenmiştir.

 

TMK madde 606/2 ''Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; ''vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar''

 

Vasiyetname ile atanan mirasçıların üç aylık süresi vasiyetnamenin kendilerine resmen bildirildiği andan itibaren başlamaktadır. TMK madde 596'da  vasiyetnamenin mirasbırakanın en son yerleşim yeri sulh hakimi tarafından bir ay içinde açılacağı ve adresleri bilinenlere bu durumun haber verileceği düzenlenmiştir. Madde metninde yer alan bir ay içinde sulh hukuk hakimi bir gün belirler ve bu gün içinde vasiyetname açılarak ilgililere okunur, mahkemede vasiyetname ile atandığını öğrenen mirasçılar için üç aylık süre başlamış olur. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde hazır olmayan ilgilere vasiyetname tebliğ edilir tebliğ tarihinden itibaren ise üç aylık süre başlamış olur.

 

Miras sözleşmesi ile atanan mirasçılar için ise tıpkı yasal mirasçılarda olduğu gibi, mirasçılık sıfatının sonradan öğrendiğini ispat edemediği takdirde mirasbıarakanın ölüm tarihi ile birlikte üç aylık süre başlamış olur.

 

Miras bırakanın yasal mirasçısı mirası reddettiği taktirde mirasbırakandan önce ölmüş gibi hakları kendi mirasçısına geçer. Bu durumda reddeden mirasçının mirasçısı için de bir reddi miras süresi olacağı aşikardır. Bu durumda reddeden mirasçının mirasçısı, reddi öğrendiği tarihten itibaren üç ay içinde ret beyanını Sulh Hukuk Mahkemesi'ne iletmesi gerekmektedir.

 

TMK madde 608/3 Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar

 

Örnek vererek somutlaştırmak gerekirse. Ahmet 'in ölmesi ile kızı Ayşe , oğlu Mehmet ve eşi Zeynep yasal mirasçı olarak belirlenmiş olsun. Ayşe babası ile yaşadığı sorunlarından dolayı mirası kabul etmek istememektedir ve koşulsuz şartsız olarak babasının ölümünden bir hafta sonra mirası reddettiğini Sulh Hukuk Mahkemei'ne bildirmiştir. Bu durumda Ayşe'nin oğlu Ersin, annesi dedesinden önce ölmüş gibi mirasçı sıfatını kazanacaktır. Bu durumda annesinin ret beyanından başlayan üç aylık süre içinde mirası reddetmediği takdirde dedesinden kalan mirası koşulsuz şartsız kabul etmiş olacaktır.

 

Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde ise mirasın ret süresi yazım işleminin sona ermesinin mirasçılara bildirilmesi ile başlar.  Dikkat edilmesi gereken husus terekenin korunması amacıyla defter tutulması halinde Sulh Hukuk Hakimi TMK madde 590'da hallerin varlığı halinde Sulh Hukuk Mahkemesi terekenin  aktif ve pasifleri belirleyecek olan defter tutma işlemini yapar ve tamamlanması ile birlikte mirasçılara bildirir. TMK madde 607/1 'de yer alan bu düzenlemeye göre defter tutulmasının tamamlanması kendilerine bildirilen yasal ve atanmış mirasçılar için ret süresi olan üç aylık süre de başlamış olur.

 

TMK madde 607;  Koruma önlemi olarak terekenin yazımı hâlinde mirası ret süresi, yasal ve tanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar

 

Dikkat edilmesi gereken husus atanmış ve yasal mirasçılar için ayrı ayrı süreler öngörülmemiş olmasıdır. Örnekle somutlaştırmak gerekirse annelerinin ölümü üzerine beş kardeşten biri Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak terekenin resmi defterinin tutulmasını bir ay içinde istemesi halinde Sulh Hukuk Mahkemesi gecikmeksizin işlmelere başlar ve defterin tutulması beş ay içinde tamamlanmış ve bildirilmiş ise bildirim tarihinden itibaren üç içinde mirasçıların mirası reddetmesi gerekmektedir aksi halde koşulsuz şartsız mirası kabul etmiş olacaklardır.

 

Ret süresi içinde mirasçının ölmesi durumunda ise ikinci mirasçının ölmesi hali ret süresi için öngörülen diğer bir farklılıktır. Buna göre birinci mirasçı ret süresi içinde ölürse ikili bir süreden bahsetmek mümkün olacaktır. TMK madde 608/2'de yer alan hükme göre ikinci mirasçı, birinci mirasçıya (ret süresi içinde ölen mirasçı) mirasın geçtiğini öğrendiği tarihten itibaren ret süresi başlamaktadır. Ancak bu durumda ikinci bir ret süresinden de bahsetmek gerekir. Buna göre birinci mirasçı için kendilerine tanınan bu süre dolmadıkça ikinci mirasçının ret süresi de dolmayacaktır.

 

TMK madde 608/2; Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez.

 

Örnekle somutlaştırmak gerekirse, anne Aysel  ve kızı Nahide trafik kazası geçirmiş ve anne olay yerinde vefat etmiştir. Mirasçı olan kızı Nahide iki gün kaldığı  hastaneden taburcu olduktan bir ay  sonra vefat etmiş olsun. Nahide'nin kızı Şermin burada ikinci mirasçı, Nahide ise birinci mirasçıdır. Şermin anneannesinin  mirasının annesine geçtiğini kaza günü öğrenmiştir. Madde metninde geçen ilk üç aylık süre bu tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak annesinin ret süresi içinde ölmesi ile birlikte ret edebileceği iki miras vardır. Şermin annesinin mirasını reddedebileceği süre içinde anneannesinden geçen mirası de reddedebilecektir. 

 

Süre mirasın gerçek reddi prosedüründe önemli bir yere sahiptir. Hak düşürücü niteliğinden dolayı Sulh Hukuk Hakimi tarafından re'sen gözetilir. Hak kaybına uğranmaması adına yasal- atanmış mirasçı olunması, kendinden önceki mirasçının reddetmesi, kendinden önceki mirasçının ret süresi içinde ölmesi üç aylık sürenin başlangıç anında farklılık göstermektedir.

 

Ancak altının önemle çizilmesi gereken bir husus önemli bir sebebin varlığı halinde Sulh Hukuk Mahkemesi'nden üç aylık sürenin uzatılmasının istenebileceğidir. Buna göre;

 

TMK madde 615 ; Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.

 

Önemli sebeplere örnek vermek gerekirse tereke mallarının ülkenin farklı yerlerinde dağınık olması, mirasçılardan birinin hasta olması, mirasçının yurtdışında olması vb. gibi sebepler gösterilebilir.


Mirasın Reddi Beyanı Nasıl Olmalıdır?

 

Mirasın gerçek reddini talep eden mirasçılar üç aylık yasal süre içinde mirası reddettiklerine dair beyanını Sulh Hukuk Mahkemesi'ne iletmeleri gerekmektedir. Ancak iletilen bu beyanın geçerli olabilmesi için TMK madde 609/2'ye göre kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne yapılan ret beyanı tereddüte mahal vermeyecek derecede açık ve net olmalı, herhangi bir şarta bağlanmamalıdır. (TMK madde 614' te yer alan mirasçı lehine reddi durumu özellik göstermektedir.)

 

TMK madde 609; Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.

Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.

Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.

Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir. 

Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.


Görüleceği üzere mirası çeşitli sebeplerle reddetmek isteyen atanmış veya yasal mirasçı herhangi bir sebep göstermeden ancak koşulsuz ve şartsız olarak mirası reddettiğini beyan etmesi gerekmektedir. Mirasın hükmen reddinden farklı olarak mirasın gerçek reddinde terekenin borca batık olması aranmaz. 

 

Redd-i Miras Hakkı Hangi Durumlarda Düşer?

 

Mirasın gerçek reddini sağlamak isteyen mirasçıların kendilerine tanınan bu hakkı yasal süresi içinde bu haklarını kullanmalıdır. TMK madde 606 uyarına ret beyanını süresi içinde yetkili makama bildirilmediği takdirde mirası koşulsuz ve şartsız olarak kabul etmiş sayılacaktır. Hak düşürücü sürenin geçmesi ile birlikte mirasın gerçek reddi sağlama hakkı düşecektir. Mirasçılar ancak koşulların sağlaması kaydıyla Asliye Hukuk Mahkemesi'nden mirasın hükmen reddini talep edebeileceklerdir.

 

Redd-i miras hakkını düşüren bir diğer sebep ise hak düşürücü süre içinde mirası kabul ettiğini, hakkından feragat ettiğini Sulh Hukuk Mahkemesi'ne bildirilmesi halidir. Uygulamada açık kabul olarak adlandırılan bu uygulamada sınırlı hallerde geri dönmek mümkündür. Dönülecek bu hallere örnek vermek gerekirse medeni hakalrı kullanmaktan yoksun olduğunu, ret beyanını hata hile, korkutma sebebi ile verdiğini mahkeme kararı ile iptal ettirebilmesi mümkündür.

 

Diğer hak düşürücü hallerden bir tanesi ise mirasın örtülü kabulüdür. Buna göre atanmış veya yasal mirasçı TMK madde 610/2' de yer aldığı üzere terekenin olağan yönetiminin dışına çıkarak sahiplenici davranışlarda bulunması halinde mirası örtülü olarak kabul ettiği sonucu doğrur. Peki tereke mallarının olağan yönetiminin ötesinde davranışlar nelerdir? Buna göre mirasçının miras sebebiyle istihkak dâvası, tenkis dâvası veya paylaşma dâvası açması, mirasbırakana ait taşınmazları kullanması, paylaşıma iştirak etmesi, kendisine isabet edecek miras hissesi hakkında mukavele yapması, terekede bulunan bir taşınmazın adına tescilini talep etme, mirasçı sıfatı ile aleyhe açılan bir davada sulh olmak, terekedeki mallarda esaslı değişiklik yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek, mirasbırakandan kalan araçların devrini üzerine almak gibi davranışar Yargıtay kararları ile belirlenen bazı örtülü kabul sonucu bağlanan davranışlardır.

 

Mirasın gerçek reddi hakkını düşüren bir diğer durum ise tereke mallarının gizlenmesidir. Taşınmaz malların veya tescile tabi taşınır malların gizlenmesi pek mümkün olmasa da örneğin mirasbırakanın evinde bulunan tabloları gizlemek maksadıyla evine götüren mirasçının tereke mallarını gizlediğinden bahsetmek mümkün olabilir.

 

Mirasın Reddinin Sonuçları 

 


TMK madde 611; Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer

 

TMK madde 611'de hüküm altına alındığı üzere mirasçı miras reddederse kendisi mirasbırakandan önce ölmüş gibi işlem görür. Örnek vermek gerekirse Ayşe'nın vefatı ile yasal mirasçı olarak  iki çocuğu Ahmet ve Gülşen in  bulunduğu varsayımında Ahmet'in mirası reddetmesi durumunda Ahmet'in bir çocuğu yoksa Gülşen mirasın tamamının sahibi olacaktır. Ahmet'in Gülcan adında bir kızı bulunduğu varsayımında ise  torun Gülcan ile çocuk Gülşen , Ayşe'nin mirasını 1/2 oranında paylaşacaklardır.

 

TMK madde 612 ; En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir.

Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir

 

Mirası, eşi dahil mirasçıların tamamı tarafından reddedilmesi halinde miras artık iflas hükümlerine göre tasfiye edilecektir. Buna göre örneğin Olcay 'ın vefatı üzerine üç çocuğu ve eşinin mirası reddetmesi üzerine iflas hükümlerine göre mirasın tasfiyesi sağlanacaktır. Bu durumda tasfiye edildikten sonra maddi bir değer kalması halinde mirasçılar sanki mirası reddetmemiş gibi arta kalan değere miras payı oranında sahip olacaklardır. Dikkat edilmesi gereken husus mirasbırakanın en yakın tüm mirasçılarının - eş dahil olmak üzere- mirası reddetmesi gerekmektedir. Mirasçılardan birinin reddetmemesi halinde TMK madde 612 uygulama alanı bulamayacaktır.

 

TMK madde 613 ; Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer.

 

Mirası altsoyun tamamı tarafından reddedilmesi ancak eş tarafından reddedilmemesi halinde ise eş ikinci zümre olan mirasbırakanın anne babası ile birlikte mirasçı olmaz. Bu durumda eş tek başına mirasın tamamına hak kazanacaktır. Görüleceği üzere altsoy ile birlikte de eş mirası reddettiği takdirde miras iflas hükümlerine göre tasfiye olup bakiye reddedilmemiş gibi mirasçılara paylaştıtılırken, altsoyun reddetmesi eşin reddetmemesi halinde mirasçı olan eş mirasın tamamına hak kazanmış olacaktır. 

 

TMK madde 611/2 ;Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır

 

Mirasveren, yasal mirasçıları dışında diğer kişileri de- örneğin vasiyetname ile- mirasçı olarak atamış olabilir. Atanmış mirasçının mirası reddetmesi durumunda ise miras kendi altsoyuna kalmaz, mirasbırakanın  en yakın yasal mirasçına geçer. Örnekle somutlaştırmak gerekirse; Şahin mirasının yarısını (oransal olarak), yakın arkadaşı Cahit e bırakmış geriye de yasal mirasçı olarak kızı Nevin kalmıştır. Atanmış mirasçı Cahit'in üç tane çocuğu vardır. Bu varsayımda Cahit mirası reddederse çocukları mirasa hak kazanamaz TMK madde 612/2'ye göre atanmış mirasçının mirası reddetmesi halinde mirasın tamamı yasal mirasçı Nevin'e kalacaktır.

 

Genel olarak toparlamak gerekirse mirasbırakandan geriye kalan ve mirasçılara geçebilen tüm değerler mirası oluşturmaktadır. Külli halefiyet prensibi gereğince mirasçılar mirasa ölüm anı ile birlikte hak ve borçları ile birlikte sahip olurlar. Mirası reddetmekle hak ve borçlardan sorumluluk ortadan kalkacaktır.

 

Mirasın Gerçek Reddinde,  Ret Beyanında Bulunacakların Fiil Ehliyeti

 

Mirasın reddinde mirasçı Sulh Hukuk Hakimi'ne mirası koşulsuz ve şartsız olarak reddettiğine dair bir beyanda bulunmaktadır. Ancak mirasçının bu tür beyanın sonuç doğurabilmesi için fiil ehliyetine sahip olması, beyanı biri vasıtasıyla kullanması,  bir makamının veya bir kişinin iznine ihtiyaç olabilmektedir. 

 

Örnek vermek gerekirse Bülent'in vefatı ile geri mirasçısı üç yaşındaki kızı Esma ve eşi Nur kalmış olsun. Esma ölüm tarihinden itibaren 3 aylık süre içinde mirası koşulsuz ve şartsız olarak reddedebilir. Ancak üç yaşındaki Esma ayırt etme gücüne sahip olmamakla birlikte, ergin de değildir yani Esma tam ehliyetsizdir. Bu durumda mirası ret ettiğine dair beyanı, velâyet hakkına sahip olan yasal temsilcisi olan annesi Nur tarafından  verilmesi gerekecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus tam ehliyetsiz çocuk ile anne arasında menfaat çatışması ortaya çıkmasıdır. Bu gibi durumlarda mahkeme tarafından tam ehliyetsiz kişiye kayyım atanması ve davanın kayyım huzurunda görülerek sonuca bağlanması gerekecektir.

 

Diğer özellik gösteren hususlardan biri ise mirası reddetmek isteyenin vesayet altında olması durumudur. Örneğin Yeşim 'in vefatı ile geri eşi Ekrem oğulları Hasan ve Hüseyin kalmış olsun. Ekrem alzheimer olması sebebi ile vesayet altına alınmış ve oğlu Hüseyin vasi olarak atanmıştır. Bu durumda kısıtlı  Ekrem vasisi Hüseyin vasıtası ile mirasın reddi beyanını sunması gerekmektedir. Vasi olan Hüseyin Sulh hukuk mahkemesinden  ve Asliye Hukuk Mahkemesi'nden TMK madde 463 maddesi uyarınca izin alarak mirasın gerçek reddini sağlayabilir.

 

Mirasın Gerçek Reddinde Yetkili ve görevli Mahkeme

 

Mirasın gerçek reddi beyanı TMK madde 609 uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesi'ne yapılır. 

 

Yetkili mahkeme ise yine aynı maddenin dördüncü fıkrasında geçtiği üzere ''Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.'' denilmektedir. Mirasın açıldığı yer ise TMK madde 576/1 uyarınca mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır. Örneğin Neriman İstanbul ili Esenler ilçesinde vefat ettiyse yasal ve atanmış mirasçıları Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak reddi miras yapabilirler.